CEVAP: Çocukların dinî heyecan ve coşkuyu en derin şekilde yaşayacakları ve İslam dini ile ilgili temel rükünleri; namazı, Kur’an’ı, dua ve vaazları en güzel şekilde öğrenecekleri mekânlardır camiler. Çocukların İslam dininin ruhunu yakalamaları, yüreklerinde yankılanacak o sedasına aşina olmaları ve yaşattığı güzellikleri anlamaları da ancak cami ile kuracakları ünsiyetle mümkün olur.
Özellikle ramazan ayında, kandil gecelerinde ve bayram namazlarında büyük kalabalıklardan oluşan cami cemaatleri çocukların İslam ve Müslüman algılarında müthiş ufuklar açar. Camilerin içine sığmayan, sokaklara taşan cemaat, büyük bir huşu ve düzen içerisinde kılınan namazlar, hep bir ağızdan getirilen tekbirler ve aminler, bir anda çocukları heyecanın doruklarına taşır.
Bunun tam tersi de mümkündür. Camilerde gürültü yaptıkları, camiyi kirlettikleri ve düzeni bozdukları gerekçesiyle çocukların camilere getirilmemesi gerektiğini ifade edenler de vardır. Hatta Allah’ın evinde, çocukları azarlayan ve camiden kovan kimselere de rastlamak mümkündür. Ancak çocukların cami içerisinde azarlanması onlar da camiye ve caminin ifade ettiği değerlere karşı bir antipati de oluşturabilir. Nitekim pedagog Adem Güneş, bu kişilerin camilere ve cemaate karşı önyargılarla dolduğunu söylüyor. Güneş, “Camide azarlanan, kovulan veya fiziksel şiddet gören çocuk cami cemaatini ‘kaba’ ve ‘duygusuz’ olarak tanımlar. Bu önyargı dine karşı da yaygınlaşmaya başlarsa, yetişkinlik döneminde dine soğuk durabileceği hesap edilip bu sorumluluğa girmekten çekinmek gerek.
Camide kaşları çatık ve kendisine ters davranan biri ile karşılaşan çocuk, cami ve din kavramlarını kendi dünyasında kaşları çatık o kişi gibi algılar.” diyor. Yedi yaşından önceki çocukların seslerinin “gürültü” olarak değil, sanki bir “melek” cıvıltısı gibi algılanması gerektiğini, cemaatin bu konuda titiz davranıp çocuklara karşı saygısızlık etmemesi gerektiğini dile getiriyor.
Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde üç sınıf insan için sorumluluğun olmadığını buyurmaktadır. Bu üç sınıftan biri de çocuktur. İbadet ve cami adabı konusunda henüz gerekli dikkat ve özene sahip olmayan çocukları camiden men ederek onların hassas yapılarında olumsuz izler bırakmak demek, aynı zamanda dinle aralarında bir mesafe açmak anlamına da gelebilir. Gerek ramazan ayında gerekse diğer zamanlarda büyük bir şevk ve neşe içerisinde camilerimizi adeta süsleyen yavrularımızı ödüllendirmek ve camiyi sevdikleri bir mekâna dönüştürmek bizim için bir görev olmalıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in mescidinde eksik olmayan çocuk seslerini, kendi camilerimizde de duyabilmek için onları beraberimizde camiye götürme gayreti içinde olmalıyız.