İslam içerisindeki ana kurallara genel bakış

  • İslam’ı Öğrenmek

Yeni Müslüman olan bir kimsenin hayatındaki en önemli dönüm noktası, hiç şüphesiz İslam’a girdiği andır. Bu durum geçmişin tüm günahlarını silmekte ve Müslüman olan kişinin hayatında tertemiz, bembeyaz bir sayfa açmaktadır. Yeni  dünyaya gelmiş gibi olmaktadır.

Bu nedenle yeni açılan bu tertemiz sayfanın kirlenmemesi ve iyi bir başlangıç yapılması, o kimsenin dünya ve ahiret mutluluğu açısından çok önemlidir. Hiçbir tereddüde yer vermeyen temiz bir imanla İslam’a girdikten sonra, İslam’ı doğru bir şekilde öğrenme gayreti içine girmek gerekir. Çünkü İslam’ın temel ve vazgeçilmez öğretilerini bilmeden İslam’ı tam manasıyla yaşayabilmek pek mümkün olmaz.

Gerçek bir mümin, İslam’ı iyi tanımalı, ona bilinçli bir şekilde sarılmalı ve onu hayata geçirmeye çalışmalıdır. En iyi Müslüman Allah’a karşı en yüce saygı gösteren Müslümandır.

Bilgisiz bir şekilde İslâm’ı hayata geçirmek, en azından istendiği şekilde hayata geçirmek pek mümkün olmaz.

İslam’ın esaslarını öğrenen bir Müslüman, İslâm’ın aydınlık yolunu apaçık görebilir. Böylece küfrün, şirkin, ahlaksızlığın İslam’a ters düşen unsurlarını fark edebilir.

Çağımızda pek çok Müslüman, maalesef, İslam’ın güzelliklerini hayatlarına yansıtamamışlardır. Çünkü onlar da İslâm’ı yeterince öğrenebilmiş değillerdir. Bu yüzden yalnızca bugünkü Müslüman toplulukları taklit ederek İslâm’ı doğru bir şekilde hayata geçirebilmek pek mümkün olamaz.

Şu halde, yeni Müslüman olan birinin İslam’ı Müslümanların hatalarına göre değil, İslam’ın kendisine göre yaşamaya çalışması gerekir. Müslümanların hataları ve eksikleri, onun İslamiyet’ten soğumasına neden olmamalı. Bu konu yeni Müslüman olmuş biri için Müslüman olmak kadar önemlidir.

İlk olarak Kur’an-ı Kerimi, okumak, anlamak, içindekilere göre hareket etmek ve prensiplerini hayata geçirmek esastır.

İkinci olarak Kur’an’ın ilk müfessiri ve onun canlı örneği olan Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimizin hayatını her konuda örnek almaktır.

İslam’ı doğru kaynaklardan, doğru bir şekilde öğrenmeye çalışmalıdır. Buna göre, Kuran-ı Kerim’i ve Peygamber Efendimizin (s.a.s) İslâm’ı hayata geçiriş tarzını öğrenmeye gayret etmelidir ki, tam manasıyla Allah’a teslimiyet içinde olabilsin ve son peygamberin örnekliğinden yararlanabilsin.

Bu konuda İslâm’ı bilen kimselerin kılavuzluğundan yararlanmak mümkündür.

Uygulamaya ilk olarak başta namaz olmak üzere farzları yerine getirmekle ve başta en büyük günahlar olmak üzere haramlardan sakınmakla başlamalı.

Yeni İslâm’a girmiş bir Müslüman, bu konuda ya pratik olarak diğer Müslümanların kılavuzluğundan yararlanmalı ya da konuyla ilgili hazırlanmış eğitici ve öğretici görüntülü yayınlardan istifade etmelidir.

  • İrade ve Gayret Göstermek

İmtihan dünyasında yaşayan insanın, hidâyete erebilmek için az da olsa bir gayret göstermesi lâzımdır. Allah’ın bazı kullarına lütuf ve rahmeti olsa da herkes bu büyük nimeti bedel ödemeden elde edemeyebilir. Bu sebeple insanoğlunun samîmî bir arayış ve gayret içinde olması, hep iyiliğe ve hayra doğru meyilli bulunması îcâb eder.

Yeni Müslüman olan kimseyi bekleyen bazı sıkıntılar olabilir. Bu sıkıntıları aşmanın yolu, Müslüman olurken gösterdiğimiz iradeyi ve gayreti devam ettirmektir. Allah nice kolaylıklar ihsan eyleyecek ve onu hayırda muvaffak kılacaktır. Nitekim ayetlerde şöyle buyrulur:

“Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücahede edenlere elbette yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah ihsan erbabıyla beraberdir.” (Ankebut, 29/69)

“Hidayeti kabul edenlere gelince, Allah onların muvaffakıyetlerini artırır ve kendilerine takvalarını (yanlışlardan korunma hallerini) ihsan eder.” (Muhammed, 47/17)

Özetle söylemek gerekirse, Müslüman olmak en büyük manevi bir hazinedir, iki dünyanın da saadet vesilesidir. Bu hazinede neler olduğunu öğrenmek ve yaşamak her şeyden önce gelmelidir.

İslâm’ın geldiği günlerde Hakîm bin Hizâm isminde güzel ahlâk sahibi bir zât vardı. Son derece cömert, müşfik, hayr u hasenât sahibi biriydi. Kızlarını diri diri gömmek isteyen babalardan onları satın alır, hayata kavuşturur ve himâye ederdi. Câhiliye devrinde yüz köle âzâd etmiş ve yüz tane deveyi hac esnâsında kurban kesmek, muhtaçlara dağıtmak gibi yollarla tasadduk etmişti. Müs­lüman olunca da yine Allah yolunda yüz deve infak etti ve yüz köle âzâd etti. Bir gün Peygamber Efendimiz’e:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Câhiliye devrinde yaptığım bazı hayır işleri var: Sadaka vermek, köle âzâd etmek, sıla-i rahimde bulunmak gibi… Bunlara mukâbil bana ecir verilir mi?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v):

“–Sen, daha evvel yaptığın bu hayırlarla birlikte İslâm’a girdin! (Onların da sevâbını alacaksın!)” 

  • Müslüman Olmak İçin Acele Etmek

İyilikler, güzel davranışlar ve sâlih ameller çok mühimdir. Ancak bunlardan tam anlamıyla istifade edebilmek “iman”a bağlıdır. Allah’ın istediği şekilde sahih bir iman olmadan bunların çok fazla bir anlamı olmaz. Bu sebeple her şeyden evvel ve bir an önce iman etmek lâzımdırUhud Gazvesi esnâsında Peygamber Efendimiz’in yanına yüzü demir zırh ile kaplı bir şahıs geldi ve:

“–Yâ Rasûlallah! Şimdi hemen harbedip sonra mı müslüman olayım, yoksa İslâm’a girdikten sonra mı harbe katılayım?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v):

“–Önce Müslüman ol, sonra harb et!” buyurdu. O zât Müslüman oldu, sonra savaştı ve şehit edildi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v):

“–Az çalıştı ancak çok kazandı” buyurdu.

Kişi, ne kadar çok ibadet eder ve ne kadar çok müslümanca yaşarsa o kadar çok mânevî kazanç elde eder. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Herkesin işledikleri amellerine göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.” (En‘âm, 132)

“Onlar Allah katında derece derecedirler. Allah onların yaptığı her şeyi görmektedir.” (Âli İmrân, 163)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir