CEVAP: İnsanın tek başına gücü yoktur. Oysa kendisine nimetler veren Yüce Yaratıcı’nın hazinesi sınırsızdır. Oraya dayananın ümitsizlik yaşaması mümkün değildir. Çünkü Allah’a hiçbir şey zor gelmez. O “Ol” der her şey olur. İnsan zorlandığında, sıkıştığında da, düştüğünde de hemen O kapıyı tıklamalı, O güce sığınmalıdır. Böyle olursa insan hem mutlu olacaktır hem acizlikte, zayıflıkta gerçek gücü bulacaktır. Bu yüzdendir ki bir fikir adamı, “Hakiki imanı elde eden insan kainata meydan okuyabilir.” diyor. Çünkü sonsuz bir güce dayanılmaktadır. Kainat ve içindekiler O güce aittir. Kimse O’nun sözünden, mülkünden, emrinden çıkamaz. Güç, kuvvet, kudret O’ndadır. Arkasına böyle bir gücü alan insanın aşamayacağı engel, açamayacağı kapı, başa çıkamayacağı sorun yoktur. Bu şekilde düşünen ve bu doğrultuda davranan insan varıp hedefine ulaştığında da şükreder. O hedefe onu kimin ulaştırdığını hatırlar, itiraf eder. Bu şükür, başka ve daha fazla nimete de davetiye çıkarır. Meşru dairede her şey yapıldığı hâlde istenen sonuca ulaşılamazsa buna “nasip” denir. Ve “Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler” sırrına sığınılır. Yeniden ayağa kalkılır. Hatalar araştırılır. Onlardan ders alınır. Hedefe yeniden kilitlenilir. İşe başlanır. Asla karamsarlığa kapılma, yılgınlığa düşme, hayata küsme söz konusu olmaz. Bilinir ki başa gelen her şeyde bir hayır vardır. Yani başarıya ulaşmak, hedeflere ulaşmak, mutlu olmak; enaniyeti köpürtmekle değil, aczini fakrını kabul edip itiraf ederek Rahmeti Sonsuz’un kapısına sığınmakla olur. Üzerine düşen görevleri en ince ayrıntısına kadar planlayıp bu planları uygulamakla olur. O gücün kanatları altına girmekle olur.
Was this helpful?