Merak Ettiğiniz Konu Nedir?

Çocuğa özgüven nasıl kazandırılır?

Çocuk somut düşünür. Çocuğa somut hedefler gösterilmeli. Bu süreçte ona somut ödüller verilmeli. Takdir ve teşvik somut olmalı. Yani çocuk her şeyi yaşayarak görmeli. Sonra ona Yüce Yaratıcı’nın neyi takdir edeceği, insanı yaratmadaki hedefi, insana vaat ettiği ödülleri anlatmak gerekir. Böylece çocuk, üzerine düşen görevleri her şartta yerine getirmesi gerektiği bilincine kavuşur. Artık insanlardan takdir beklemez veya takdir edilmek için iş yapmaz. Takdir edilmediği zaman da moralini bozmadan, yılgınlığa düşmeden görevlerini yerine getirir. Bilir ki halk takdir etmese de yapılanları Hak mutlaka takdir edecek. Bu düşünce onu çalışmaya motive eder, insan olmanın gereği olarak yapması gereken vazifeleri hayata geçirmesi konusunda ona güç verir. Herhangi bir başarısızlıkla karşılaşınca da buna nasip olarak bakar. Her şeyde bir hayır olduğunu düşünür. Olayların böyle sonuçlanmasından dersler çıkarır. Düştüğü yerden kalkar. Hayatına aynı istek, azim ve sevgiyle devam eder. Bu temel değerlendirmelerden sonra çocuğa özgüven kazandırma adına izlenmesi gereken yollar üzerinde duralım:

Çocuk tanınmaya çalışılmalıdır; 

İnsan dünyaya her şey olma potansiyeli ile gelir. Ama bu potansiyelinin gerçekleşmesi aileye, eğitime ve çevreye bağlıdır. Çocuğun hayatta nasıl bir performans ortaya koyacağı 6-7 yaşlarına kadar aldığı eğitimle yakından ilgilidir. Çünkü çocukların temel karakter özellikleri bu yaşa kadar şekillenir. Her çocuğun değişik yetenekleri vardır. Çocuğun ilgi, istek ve yetenekleri bilinirse çocuk daha iyi yönlendirilir. Bu bağlamda aile çocuğu dinlemeli, neyi sevip sevmediğini, neyi isteyip istemediğini öğrenmelidir. Bu bilinirse çocuğa o yönde fırsatlar sunulur. Çocuğun aşama kaydetmesi sağlanır. Bu konuda özgüveni pekiştirilmeye çaba gösterilir.

Fırsat sağlanmalıdır;

Eskilerin “medeni cesaret” dediği kendine güven, aslında bir teşebbüs potansiyelidir. Çocuğun bu potansiyeli tam olarak ortaya koyabilmesi için sağlam bir kişilikte yetişmesi gerekir. “Başarma duygusunu” yaşamak kendine güvenin harekete geçirici yanıdır. Çocuk, “ben yapabiliyorum, demek ki böyle yeteneklerim var” diyorsa özgüveni kazanmış demektir. Bunun için çocuğa fırsatlar sunmak gerekir. Diyelim ki çocuk güzel sanatlar, sportif faaliyetler ve zihinsel bakımdan özel yeteneklere sahip. Çocuğa bu alanlarla ilgili faaliyet fırsatları sunulmalıdır. Örneğin resim yeteneği keşfedilen çocuğa resim eğitimi aldırılabilir. Evde resim yapabilmesi için imkânlar sağlanır. Bu örnekler çocuğun ilgi, istek ve yeteneğine göre değişir.

Yol gösterilmelidir;

Çocuk dinlemeden, görmeden kısaca öğrenmeden bir şey yapamaz. Yemek yemeden ders çalışmaya, toplumsal kurallardan dinî ibadetlere kadar her şey çocuğa gösterilmeli, anlatılmalıdır. Çocuk ne yapacağını, nasıl yapacağını bilmelidir. Yaptıklarından sonra ne elde edeceğini bilmelidir.

Takdir ve teşvik edilmelidir;

Yetenekleri keşfedilen, bu yeteneklerini geliştirebilmesi için imkân sağlanan çocuğun faaliyetleri gözlemlenmeli, izlenmeli; olumlu olanlar takdir edilmelidir. Çocuk, yaptıklarını fark eden birilerinin var olduğunu görürse çalışmalarına devam eder. Bu durum da onun yeteneklerini daha da geliştirecek, o alanda derinleşmesini sağlayacaktır:

Ödül verilebilir;

Çocuk, yetenekleri doğrultusunda değişik çabalar içindeyse bu desteklenmelidir. Bunun için gerek sözel, gerek davranışsal gerekse maddi açıdan ödüller verilebilir. Yaptığı bir resme “aferin” denilerek, saçları okşanarak ona yeni bir resim defteri alınarak çocuk ödüllendirilebilir. Bu örnekler sadece fikir vermek içindir. Tabii ki her öğrencinin ilgi, istek ve yeteneği farklı olacaktır. Dolayısıyla bu çocuklara sağlanacak imkânlar ve verilecek ödüller de farklı olabilir. Ancak gereksiz yere ödül verilmemelidir. Verilecek her ödülün haklı bir gerekçesi olmalıdır. Çocuk ebeveyni tarafından olur olmaz zamanlarda değil de, onu teşvik edecek yönde ödüllendirilirse daha başarılı olur.

Çocuğa özgüven kazandırmada dikkat edilecek konular nelerdir?

Çocuklar bizim eşyalarımız değildir. Onlar bize ait de değildir. Bütün çocuklar anne babalarına veya ailelere emanettir. Onlara istediğimizi yapan oyuncak bebekler gibi davranamayız. İşimiz onları hayata ve ahirete hazırlamaktır. Hiçbir insan mükemmel değildir. Çocuk da mükemmel değildir. O, her şeyi yaparak öğrenecektir. Bu yüzden onun da yaptığı işlerdeki eksikleri öne çıkarmayın. Onu beceriksizlikle suçlamayın. Davranışlarındaki ve yaptığı işlerdeki olumlu yönleri vurgulayın. Her insan ayrı bir dünyadır. Farklı özelliklere, kabiliyetlere sahiptir. Aynı yeteneğe sahip kişilerin ise kapasiteleri farklı olabilir. Bu bağlamda çocukları kendinizle, kardeşleriyle, akrabalarıyla, komşu çocuklarıyla veya başarılı olduğunu düşündüğünüz başka çocuklarla kıyaslamayın. Çocuğu kendi kendisiyle kıyaslayın. Ondaki gelişmeleri vurgulayın. Çocuklar bizim istediğimiz performansı göstermediklerinde onları genellikle yanlış bir şekilde etiketleriz: “Yaramaz, beceriksiz.” Bu, etiketlemelerin en masumlarındandır. Oysa çocuk becerilerini sürekli olarak geliştirir. Tabii ailesi onu, “Senden ne köy olur ne kasaba” diye engellemezse… Bir çocuğa sürekli “beceriksiz” derseniz o, çok yetenekli olsa bile, belli bir süre sonra gerçekten beceriksizmiş gibi davranır. Özgüvenin kazandırılması için çocuklarınızı kendinize bağımlı hale getirmemelisiniz. Kendi yapabileceği işleri ona bırakmalısınız. “Aman üzülmesin, aman yorulmasın, aman acı çekmesin!” diyerek çocuğun yeteneklerinin, davranışlarının gelişmesine engel olmamalısınız. Çocuğun yerine yaşarsanız çocuk hayata hazırlanamaz. Karşılaştığı en küçük sorunda bile sizi yanında arar. Siz yanında olmadığınız zaman, hiçbir şey yapamayacağını zanneder. Çünkü hiç tecrübe sahibi olmamıştır. O ana kadar bütün işlerini büyükleri yapmıştır. Çocuğun her işine karışmak, her işini eleştirmek, yaptığı hiçbir işi beğenmemek de özgüven kazanmasına engel olur. Oysa onu kendisine, size ve çevreye zararı dokunmayacak işlerde kendi başına bırakırsanız iş yapabilme yeteneği gelişir. Muhtemel başarısızlıkları aşmayı öğrenir. Hata yapmanın normal olduğunu yaşayarak görür. Çocuğu kontrollü olarak kendi haline bırakırsanız iş yapabilme yeteneği ve özgüveni gelişir. Her insan, özel olduğunu düşünür. Yaptığı şeylerin de değerli olduğuna inanır. Kaldı ki çocuklar için bu durum sandığımızdan daha önemlidir. Onlar bazen bizden “aferin” bekler. Takdir edilmek ister. Bu durumda onların işini kendi ölçülerimize göre değerlendirip küçümsemek, çocuğun özgüvenini kıracaktır. Oysa işi, davranışları onun ölçüsüne göre değerlendirmek gerekir. Resim yapmıştır. Bize göre iyi olmayabilir. Ama o çok emek harcamıştır. Elinden geleni yapmıştır. Bu durumda biz onun ölçülerini, harcadığı zaman ve emeği dikkate almalıyız. Ona göre söz söylemeli; yaptıklarını önemli gördüğümüzü ona hissettirmeliyiz. Söz ve davranışlarını fark ettiğimizi ona hissettirmeliyiz. Eleştiri kişiliğe değil, davranışlara yönelik olmalıdır. Eleştiride “Sen şöylesin, sen böylesin..” değil de “Senin şu davranışın şöyle, şu sözün böyle..” şeklinde bir üslup benimsenmelidir. Olumlu eleştiri; söz ve davranışların daha doğru, daha iyi, daha güzel olması adına yararlı olabilir. Ancak kimse başkalarının yanında eleştirilmek istemez. Çocukları başkalarının yanında eleştirmemeliyiz. Başkalarının yanında eleştirilen çocuk, özgüvenini kaybeder. Bilir ki bir şey yaptığı zaman eleştiriliyor. Bundan kurtulmanın yolu da hiçbir şey yapmamaktır. Hiçbir şey yapmayan çocuk da ilerleyemez. Çocuğa kaldıramayacağı sorumluklar vermek de yanlıştır. Çünkü bu sorumluluklar sonunda ortaya çıkan iş ve davranış, istediğimiz olgunlukta ve kalitede olmayabilir. Bu zor işler çocuğun “Ben acaba beceriksiz miyim, yeteneksiz miyim?” şeklinde düşünmesine; bu da çocuğun özgüveninin kırılmasına neden olabilir. Bu bağlamda çocuğa yapabileceği işler vermek gerekir. Bu güvenini ve girişimciliğini geliştirir. Anne-babalar çocuğa kendi söz ve davranışlarıyla örnek olmalıdır. Çocuklarınız sözlerinize önem verir; ama davranışlarınız onu daha çok etkiler. Ayrıca söz ve davranışlarınızın uyum içinde olması gerekir. Tutarlı olmazsanız çocuk sizi örnek almayacaktır. Onun sözünü kesmiyorsanız o da sizin sözünüzü kesmeyecektir. Onun odasına kapıyı çalarak giriyorsanız o da sizin kapınızı tıklayarak odanıza girmek için sizden izin isteyecektir. Siz nasıl olursanız çocuklarınız da öyle olacaktır. Çocuklarınıza “nasip” ve “kısmet” kavramlarını da anlatmalısınız. Elinizden gelen her şeyi yaptıktan sonra karşınıza çıkan sonuç nasiptir, kısmettir. Kısmet gökten zembille inmez. Çalışmak, gayret etmek gerekir. Sonuç nasıl olursa olsun iyidir. Yani nasip olumsuz olamaz. Çünkü eğer istenilen elde edilmişse amaç gerçekleşmiş demektir. İstenilen elde edilememişse ne yapılmaması gerektiği yaşanarak görülmüş, öğrenilmiştir. Bir daha aynı hataya düşülmeyecektir. Yani yaşanan her olay bir deneydir. Yani, mutlaka bir şeyler öğrenilir. Çocuğa bu bilinci verirseniz çocuk hayatta üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmekten çekinmeyecektir. Girişimci olacaktır. Özgüveni sağlam olacaktır. Siz nasılsanız, çocuğunuz da sizin söz ve davranışlarınıza bakarak öyle olacaktır. Ona olumlu yönde örnek olmalısınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Örnek Sayfa