İSLAMA GÖRE AİLE HAYATI

Aile; akrabalık ilişkisiyle birbirine bağlanan fertlerin bir araya getirdiği topluluğa denmektedir. Ailenin
en önemli iki unsuru kadın ve erkektir. İslam’ın öngördüğü kutsal bir bağ olan
evlilik, karı-koca arasındaki hayat müşterekliğinin adıdır.

İslamî geleneğe göre erkek ve
kadın birbirinin eşiti değil, eşidir. Bir çift ayakkabının sağ ve sol tekinin
durumu gibidir kadın ve erkek. Her ne kadar biri diğerinin benzeri gibi görünse
de asla birbirinin yerini tutmayan ve biri olmadığında diğeri yarım ve işlevsiz
kalan bir bütünün iki parçası gibidir. Dolayısıyla kadın ve erkek; yalnızlığın
giderilmesi, beraberliğin sağlanması, dünya hayatının mutlu bir şekilde
geçirilmesi ve daha birçok hikmetler gereği birbirini tamamlayan iki ana unsur
olarak yaratılmıştır. Birbirlerine maddi ve manevi anlamda muhtaç olan bu iki
unsurun söz konusu yaratılış hususiyetleri; Allah’ın kudret, ilim, iradesinin
de delillerindendir. 

 

وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ بُيُوتِكُمْ سَكَنًا…

“Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı.”

Kadın ve erkekten oluşan, anne-baba ve çocuklarla gelişen,
hısım-akraba ve komşularla topluma dönüşen bu çekirdek yapı her çeşit faziletin
kaynağıdır. Sağlıklı nesiller bu yuvada yetişir. İnsan; biyolojik, fizyolojik
ve psikolojik gelişimini; ahlâk ve terbiye eğitimini buradan alır. İnsan
sevgisinin kaynağı da ailedir. İnsanın, hayatta karşılaşabileceği her türlü
iniş çıkışlarda (gelgitlerde) en büyük sığınağı aile yuvasıdır. Çünkü aile
yuvası, tabiri caizse insan gemisini, hayatın fırtınalı sularında alabora
olmaktan kurtaran durgun ve dingin bir limandır. Aile yuvası; insanı günahtan,
haramdan, yalnızlıktan, yoksunluk ve yoksulluktan kurtaracak olan güçlü bir
sığınaktır.

Merhamet, sevgi ve aşk gibi duyguların yanı sıra; anlayış,
hoşgörü, sadakat, feragat ve samimiyet gibi ahlakî erdemlerle tesis edilen aile
yuvası; durgun suya atılan bir damla gibi, halkalar oluşturarak ilişkide olduğu
diğer aileleri ve nihayetinde bütün toplumu huzura yönlendirecek en önemli
sosyal kurumdur. Haliyle İslam’ın İnsan için
hedeflediği iki cihan saadetine nail olmanın yolu Aile Saadetini gerçekleştirmekten
geçmektedir.

Aile Saadeti İçin Uyulması
Gereken İslamî Kurallar

 

1- İlişkilerin Temeline Allah’ın Rızasını Koymak

Aile yuvasını oluşturan eşlerin mutlulukları birbirlerinin güzel
ahlâkında gizlidir. Erkeğin mutluluğu kadının iffetinde ve güzel ahlâkında;
kadının mutluluğu da erkeğin takvasında ve Allah korkusundadır. Ailedeki
mutluluk, karı ile koca arasındaki sevgi ve saygıya bağlıdır. Kur’an-ı Kerim’de
karı-koca arasındaki bu sevgiye şöyle işaret etmektedir:

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجاً
لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ
فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler
yaratması ve aranızda bir sevgi ve
merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin)
delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.

Allah için seveni Allah da sever.

Bir hadis-i kutsîde Hz. Peygamber (sav), Allah’ın şöyle
hükmettiğini haber veriyor: “Benim rızam için birbirlerini sevenlere,
benim için bir araya gelenlere, benim için ziyaretleşenlere, benim için
birbirlerine harcayanlara benim sevgim vacip olur.”

 2- Eş ve Çocukları Emanet Bilmek

Hayatlarını kutlu bir amaç
için birleştirerek aile yuvası kuran erkek ve kadının birbirlerine karşı görev
ve sorumlulukları vardır. Erkek, eşini Allah’ın bir emaneti olarak aldığını
asla unutmamalıdır. Nitekim Efendimiz bir hadislerinde “Kadınların
haklarını yerine getirme hususunda Allah’tan korkunuz. Zira siz onları Allah’ın
bir emaneti olarak aldınız.”
 buyuruyor.

Başka bir hadis-i şerifinde ise: “Kadınlara karşı hayırhah olun. Çünkü onlar sizin yanınızda emanet
gibidirler. Onlara iyi davranmaktan başka bir hakkınız yok, yeter ki onlar açık
bir çirkinlik işlemesinler”
 buyurmaktadır.

 

3- Dürüst ve Samimi Olmak

Eş ve aile fertlerine karşı dürüst ve samimi olmak aile
saadetinin en önemli ilkelerindendir. Erkeğin hanımından, kadının da kocasından
gizli işler yapması, bu kuralın ihlali olacaktır ki, artık o yuvada huzurun ve
mutluluğun barınması mümkün olamaz.

Dürüstlük ve samimiyet; düşüncede, sözde, niyette, iradede,
azimde, vefâ ve amelde ortaya çıkan iki önemli insanî erdemdir. Düşünce ve
davranış birliği dürüstlüğün ve samimiyetin esasıdır. Bütün bunların kaynağı da
Kur’ân ve Sünnet’tedir.

 “… Emrolunduğun gibi
dosdoğru ol…”

“Doğrularla beraber olun.”

“Doğruluk, insanı iyiliğe yöneltir; iyilik de cennete götürür.
Bir kimse, doğruluğu prensip edinirse sıddîk (dosdoğru) olur. Yalancılık da
insanı kötülüğe ve fücura sürükler. Kötülük de cehenneme götürür. Bir kimse
yalancılığı prensip edinirse Allah katında kezzab (yalancı) defterine yazılır.”

 

4- Güvenmek ve Güven Vermek

Aile saadetini gerçekleştirmek ve devamını sağlamak için
İslam’ın olmazsa olmaz kurallarından biri de güvenilir olmak ve güven
vermektir. Allah’ın 99 isminden biri güven veren anlamına gelen “el-Mü’min”dir.
Hz. Peygamberin bir ismi olan “el-Emin” de aynı anlama gelmektedir. Allaha ve
resulüne inanan kimselerin de bu vasıfları taşıdığını Kur’an bize bildiriyor:

“Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet
ederler.”

“Ey iman edenler! Verdiğiniz sözleri yerine getirin.”

Kısacası Allah’a ve Hz. Peygamber’e inanan mümin, güvenilen
insan demektir. Dolayısıyla bu güveni sarsacak her türlü söz ve davranıştan
kaçınmak gerekir. Aile fertlerinin birbirlerine karşı güveni kaybetmesi yersiz
kıskançlıklara aile huzurunun bozulmasına sebep olur.

 

5- Haklara ve Sorumluluklara Riayet Etmek

İslam, başta karı-koca olmak üzere aile kurumunu oluşturan
bireylere haklar ve sorumluluklar yüklemiştir. Bu haklar ve sorumluluklara
riayet, aile huzur ve saadetinin gerçekleşmesinde en önemli faktördür.

Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Bilesiniz, kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın
da sizin üzerinizde hakkı var. Onlar üzerindeki hakkınız, yatağınızı
istemediklerinize çiğnetmemeleridir. İstemediklerinizi evlerinize
almamalarıdır. Bilesiniz onların sizin üzerinizdeki hakları, onlara giyecek ve
yiyeceklerinde iyi davranmanızdır.”

Erkeğin hanımına ve çocuklarına karşı
sorumlulukları; mihrini vermek, nafakasını temin etmek, himayesini sağlamak,
iyi geçinmek, dinini öğretmek (öğrenmesini temin etmek), onlarla iyi geçinmek
ve onlara karşı cömert davranmaktır.

Kadının sorumlulukları ise; kocasına
itaat etmek, nezaket göstermek, çocuklarının terbiyesini sağlamak, kocasının
şerefini, evini ve onurunu korumaktır.

 

6- Yumuşak Davranmak (Kaba ve Katı Olmamak)

Aile reisi olan erkek eşine karşı yumuşak davranmalı, kaba ve
sert davranışlardan sakınmalıdır. Aynı şekilde kadın da kocasına karşı
(sorumluluğu olan) nezaketi ve letafeti ihmal etmemelidir. Zira yumuşak
huyluluk muhabbeti ve ülfeti artırır, kabalık ise nefreti…

Bu ölçü Kur’an’da şöyle açıklanır:

“Sen (o zaman), sırf Allah’ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak
davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp
giderlerdi.”

Peygamberimiz de bu konuda şöyle buyuruyor:

أكْمَلُ المُؤمِنِينَ إيمَاناً أحْسَنُهُمْ خُلُقاً، وَخِيَارُكُمْ
خِيَارُكُمْ لاهْلِهِ

“Mü’minler arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel
olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır.”
 

7- Ev
İşlerinde Yardımlaşmak

Allah katında aile reisinin değeri, eşine ve yakınlarına verdiği
değerle ölçülür. Bu konuda Hz. Peygamber (sav): “En hayırlınız, aileniz için hayırlı
olandır. Bana gelince ben, aileme karşı sizden en hayırlı olanınızım.”
 buyurmuştur.
Bu minvalde koca, ev işlerinde ve çocukların bakımında eşine yardımcı
olmalıdır. Ev işlerinde erkeğin hanımına yardımcı olması Hz. Peygamber’in
sünnetlerindendir.

Hz. Aişe’ye (ra) Rasulullah’ın (sav) ev hali sorulmuştu, o da
şöyle cevapladı: “Evde hanımlarının işiyle meşgul olurdu. Namaz vakti
gelince de namazını kılardı.” Ayrıca, Aişe annemiz şunları da rivayet etmiştir:
“Herkes evinde ne yaparsa onu yapardı. Elbisesini yamar, ayakkabısını tamir
eder, koyunlarını sağar, kendi işini kendi yapardı.”

 

8- Sohbet Ortamları ve Zamanları Oluşturmak

Ev ortamında aile bireyleriyle sohbet imkânı ve atmosferi
oluşturmalı. Sohbet etmek, mutluluğun devamı için önemli bir fonksiyona
sahiptir. Sohbet ortamları, aile bireylerinin birbirlerini tanımalarına,
birbirlerini anlamalarına vesile olur ve davranışlarını gözden geçirmelerine
imkân oluşturur.

Kadın ve erkeğin huy ve tabiatlarında birbirlerini anlaması ve
anlaşması ancak sohbetle mümkün olur. Güzel söz söylememek ve iltifatta
bulunmak da aile huzuruna ve muhabbetin artmasına büyük katkı sağlayacaktır.

Dolayısıyla insan, ne kadar meşgul ve çalışmaları ne kadar yoğun
olursa olsun mutlaka eşine ve çocuklarına ayıracağı bir zaman bulmalıdır.

 9- Hediyeleşmek ve Mütebessim Olmak

“Karı koca birbirine sevgi ile
bakınca Allah da onlara rahmet nazarı ile bakar.”

Aile bireylerini bir arada tutan en önemli bağ sevgi ve
saygıdır. Karşılık beklemeden, sadece Allah için sevmek ve hediyeleşmek, eşler
arasında ünsiyet ve muhabbeti artırır. Hediyeleşmek sevgiyi; sevgi ise saygıyı
hâsıl eder.

Hediyeleşmek, aile içerisinde meydana gelecek ufak
kırgınlıklarında ortadan kalkmasına vesile olur. Nitekim Peygamberimiz (sav)
şöyle buyurmuştur:

“Hediyeleşin, çünkü hediye, aradaki muhabbeti artırır.”

İnsan, evin kapısından içeriye girdiğinde, dışarıda veya
işyerinde yaşamış olduğu problemleri kapının dışında bırakmış olmalıdır.
İçeriye mütebessim bir çehre ile girmek, muhabbete ve berekete vesile
olacaktır. Bu manada birbirine sevgi ve merhametle bağlanan eşler;
birbirlerinin, çocuklarının, akrabalarının ve zürriyetlerinin huzur ve sükûnet
kaynağı olurlar.

Yine genel bir ilke olarak buyurduğu: “Mümin kardeşine
tebessüm etmen sadakadır” 
hadis-i şerifinde de işaret edildiği üzere,
tebessüm sadakadır ve sadaka, bereket getirir.

 

10- İstişare Etmek

Allah Resûlü (sav), hemen her işinde istişareyi en güzel şekilde
kullanmıştır. En kritik zamanlarda ve olaylar karşısında müşavereyi tatbik
etmiş, böylece eşlerle istişarenin bir Sünnet-i Nebevî olduğunu göstermiştir.
Allah Taala da istişare edenleri Kur’an-ı Kerim’de övmüştür ki; bir sureye Şûrâ
adının verilmesi de bu anlamda çok manidardır.

“…Onların işleri aralarında istişare (danışma) iledir…”

Allah Resûlü (sav), ilk vahyi aldığında, sevgili eşi Hz. Hatice
(ra) validemize varmış ve başından geçenleri onunla paylaşmıştı. Son derece
feraset sahibi bir kadın olan Hz. Hatice de Resûlullah’ı (sav) teselli ederek
gönül okşayıcı ve heyecan yatıştırıcı sözler söylemiştir. 

11-
Kanaatkâr Olmak

Kanaat; kâfi gelecek miktar ile yetinmek, tamahkârlık etmemek
demektir. Kanaatkâr olmak kalp huzurunun önemli bir sebebidir. Aile bireyleri
(erkek ve kadın), arsızlık ve açgözlülük ederek eşini, kendisinden ve evinden
soğutacak tutum ve davranışlardan uzak durmalıdır.

Bu konuda Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurur:

“İslam hidayeti nasip edilen ve yeterli miktarda maişeti olup
buna kanaat edene ne mutlu!”

 

12- Öfkeyle Hareket Etmemek

Aile huzurunu bozacak, kırgınlıklara, nefrete hatta aile
yuvasının dağılmasına sebep olacak derecede tehlikeli bir davranış biçimi de
öfkelenmek ve öfkeyle hareket etmektir. Bu sebeple Allah Teala, öfkesine galip
gelenlerden övgüyle bahsetmektedir.

“Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini
yenenler
 ve insanlar(da ki hakların)dan bağışlama ile (vaz)
geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.”

Eşler, öfkenin sebep olduğu kızgınlığı söndürmeye dönük,
bedenini gevşetecek alternatif meşguliyetler ve davranışlar yapmalıdır. Mesela
Hz. Peygamber (sav), bu hususta öfkeli kişinin abdest alması, ayaktaysa
oturması, oturuyorsa uzanması şeklinde tavsiyelerde bulunmuştur. Öfkeyi
yatıştırmak adına bunlar çok önemlidir.

Öfkeliyken asla tartışılmamalı, karar almamalı ve hatta sağlıklı
düşünemediğini hissediyorsa hiç konuşmamalıdır. Çünkü öfkeyle söylenen sözlerin
büyük çoğunluğu zarar olarak dönecektir.

 

13- Sadece Kusurlara Bakmamak

Ailede huzursuzluğun önemli sebeplerinden birisi de eşlerin
sürekli birbirlerinin kusurlarını dillendirmeleri ve olaylara hep olumsuz
bakmalarıdır. Oysa Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de önemli bir ayrıntıya dikkat
çekmektedir:

“…Onlarla hoşça, güzelce geçinin. Şayet onlardan hoşlanmayacak
olursanız, olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda birçok hayır
takdir etmiş bulunur…”

Peygamberimiz (sav) de bu hususta şöyle buyuruyor:

لا َيَفْرُكُ مُؤْمِنٌ مُؤْمِنَةٌ. إِنْ كَرِهَ مِنْهَا خُلْقًا
رَضِىَ آخَرَ

“Bir mü’min erkek, bir mü’min kadına buğzetmesin. Çünkü onun bir
huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir.”

Kişi, eşinin hataları dikkatini çektiğinde, esasen kendisinin de
mükemmel ve kusursuz olmadığını düşünmelidir. Çocukları da olsa kimsenin
yanında onu azarlamamalı ve onu çevresine asla şikâyet etmemelidir.

 

14- Vefakâr Olmak

Vefa, insanî bir erdemdir. Kişi, eşinin fedakârlıklarına,
gayretlerine ve iyiliklerine karşı vefasını göstermesi, eşler arasındaki bağı
daha da güçlendirecek ve güven ortamını pekiştirecektir.

Nitekim Hz. Peygamber’in (sav) aile hayatında dikkate değer bir
davranışı da eşlerine karşı vefasıdır. O, eşlerinin yakınlarına ve dostlarına
değer verir, onlara hediyeler gönderirdi. Bir gün Hz. Peygamber’in evine
uğrayan yaşlı bir kadına saygı ve itibar göstermesi, ona iltifat etmesi üzerine
Hz. Aişe validemiz bunun sebebini sorunca:

“Ey Aişe, bu kadın Hatice’nin arkadaşıdır. Onun sağlığında bize
uğrardı. Dostluğa vefa göstermek imandandır.”
 demiş,
böyle bir davranışı Hz. Hatice’yi sevmenin bir belirtisi olarak kabul etmişti.
 Aynı zamanda Resûlullah (s.a.s.) her koyun kesiminde Hz. Hatice’nin arkadaşlarına
da bir pay gönderirdi.

 

15- Anlaşmazlıklarda Çözümü Kur’an ve Sünnette Aramak

Aile içerisinde doğabilecek anlaşmazlık veya sorunlara karşı
müracaat edilecek ilk kaynağın Kur’an ve Sünnet olduğu şu ayette açıkça
bildirilmiştir:

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve
sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa
düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten
inanıyorsanız, 
onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç
bakımından da daha güzeldir.”

Dolayısıyla inanan insanların, problemlerinin çözümünü Kur’an ve
Sünnette araması kadar doğal ve gerekli bir şey olamaz. Bu davranış, insan hem
en ideal olana ulaştıracak hem de mümini olduğu dinin hükmüne ram olmanın
sağlayacağı iç huzura nail olacaktır.

 

16- Aile Meselelerini Üçüncü Taraflarla Paylaşmamak

Yüce Rabbimiz Kur’an’da,

 “Kadınlar sizin için elbise, siz de onlar için
elbisesiniz”
buyurur. 

Yani elbise nasıl insanları örter, sarar sarmalar, ayıplarını
örterse  siz de birbirinizin ihtiyaçlarını karşılar, kusurlarını
örtersiniz buyurmaktadır.  Karı-koca karşılıklı zaaf ve kusurlarını asla
başkalarına duyurmaz bir elbisenin ayıpları örttüğü gibi örter, ev
yaşantılarını kendileriyle Allah arasında sır olarak korurlar. İnsan
elbisesiyle ne kadar yakın ise karı kocada birbirleriyle çok yakındırlar ve
öyle de olmalıdır. Onların dışındakiler ise aralarında olup bitenden haberdar
olmamalıdırlar.

Hz. Peygamber (sav) de, “Bir kul bu dünyada başka bir
kulun ayıbını örterse, kıyamet gününde Allah da onun ayıbını örter”
buyurmuştur.

 

17- “Ben, Sen O” yerine “Biz” Duygusuyla Hareket Etmek

Bireyler ya kendileri gibi olan kendilerinin diğer yarısı diye
tabir edilen kişileri ararlar ya da kendi buldukları eşleri kendilerine
benzetmeye çalışırlar. Bu benzetme yapılmaya çalışılan evliliklerin sonucunda
ise huzursuz çocuklar ve buna bağlı olarak da huzursuz toplumlar meydana
geliyor.

Aile demek kadın, erkek ve çocuk demektir. Evlilikte kadın ve
erkek, yaratılışları gereği olaylar ve durumlar karşısında farklı tavırlar
sergileyebilirler. Çocuklar da bu tavırlardan ister istemez olumlu ya da
olumsuz olarak etkilenirler. Anne ve babaların sürekli psikolojik çatışma
yaşaması, o ailedeki diğer bireylerin de psikolojik sorunlar yaşamasına sebep
olur. Dolayısıyla faile bireylerinin farklı alışkanlıklarını, farklı
beklentilerini, farklı tavırlarını bir çatışma sebebi olmaktan çıkarmak için
öncelikle “ben” (fert) yerine “biz” (aile) olma bilinciyle hareket etmek
gerekir. Nitekim Allah’a iman da bunu gerektirir:

Müminler
birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve yekdiğerini korumakta tek bir
vücut gibidir. Vücudun herhangi bir uzvu rahatsız olursa öteki organları da bu
yüzden rahatsız olur ve uykusuz kalır.

Çiftler, evlilikte sen ve ben kelimelerini bir kenara bırakıp
“biz” olabilmelidir. Zira benlik duygusuyla çok sık eleştirenler, zamanla
karşıdaki kişi üzerindeki etkisini de kaybederler. Ciddiye alınmazlar. Haklı
oldukları konularda bile artık fikirlerine önem verilmez.

 

18- Eşinin Ailesine İyi Davranmak

Kişi, kendi anne-babasına, akrabalarına gösterilmesini
istediğiniz saygı kadar, eşinin de anne, baba ve yakınlarına göstermelidir.

Müslüman bir hanımın eşine iyi davranmasının bir diğer yönü de,
eşinin anne ve babasına karşı iyi davranması, onlara hürmeti ve takdiri elden
bırakmamasıdır. Kadın,
kayınvalidesine yardımcı olmakla aslında kocasına ikram ve iyilikte bulunmuş
olur. 
Dolayısı ile koca da bu durumu göz önünde bulundurarak
hanımına ve onun annesine karşı iyi davranır. Her ikisi de bunu yapmakla
aslında kendilerine (aile yuvalarına) iyilik yapmış olur. Zira Allah
Teâlâ, “İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?”  buyurmaktadır.

 Peygamberimiz (sav) de şöyle buyuruyor:

“İnsanların hayırlısı, insanlar için hayırlı olandır.”

Ailede huzur, karşılıklı iyi ahlakla sağlanır. Kadın ve erkeğin,
birbirlerine iyi davranmaları, çocuklar tarafından örnek alınır. O evde büyüyen
çocuklar da İslam’ın övdüğü ahlaki değerlere sahip olurlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir