Muaz İbn Cebel (ra), bir gün borçlanmıştı. Alacaklılar tarafından sıkıştırıldığında, iki büklüm Efendimiz’in (sas) huzuruna geldi. Bir tarla veya bahçesinden başka da herhangi bir mala sahip olmadığını söyledi. Resûlullah (sas), alacaklıları çağırdı ve, “Borcunuzu tenzil etmenizi istiyorum. Mehil veriniz ve alacağınızın bir kısmını alıp Muaz’ı bağışlayınız.” isteğinde bulundu. Onların, son kuruşuna kadar vazgeçmeyeceklerini söylemeleri karşısında Efendimiz (sas), çaresiz Hz. Muaz’ın elinde tarla veya bahçe cinsinden ne varsa satmasını ve böylelikle borçlarını ödemesini söyledi (İbn Esîr, Üsdü’l-Gâbe, 4/419). Hz. Muaz’ın damı, tarlası da satılınca elinde bir şeyi kalmamıştı. Rasûlü Ekrem (sas), “Allah sana bir kapı açar.” buyurdu. Aradan az bir zaman geçti. Allah Rasûlü (sas), Muaz’ı Yemen’e vali tayin etti. Yemen’e gidecek, onlara dini öğretip talimde bulunacak, namazlarını kıldırıp zekatlarına nezaret edecekti. Hz. Muaz, Efendimiz’in verdiği vazifeleri yapmanın yanında, ticaret de yaptı ve kısa zaman içinde mal-mülk sahibi oldu. Medine’ye döndüğü zaman, Fahr-i Kainat Efendimiz (sas) vefat etmişti. Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir’in kapısına giderek Hz. Muaz’ın orada mal-mülk elde edindiğini; ancak bunların, halktan toplananlarla karışabileceğini ve en azından orada bulunduğu sürede kazanmış olmasının, zihinlerde farklı şeyler çağrıştıracağını ileri sürerek, ana sermayesinin devlete ait olduğunu ve elinden alınması gerektiğini söyledi. İnce ve rakik insan Hz. Ebu Bekir, “Ben Rasûlullah’ın vali tayin ettiği birisini müşkil duruma düşürmek istemem.” cevabını verdi. Hz. Ömer (ra), Hz. Muaz’a endişelerini dile getirdi: “Sen, Yemen’e giderken beş kuruş paran yoktu. Ama dönerken bir servetle döndün. Bana kalırsa bunları Beytülmâl’e iade etmen lazım.” Hz. Muaz ise bunları kendisinin kazandığını ve mülkü olarak kullanmakta mahzur görmediğini söylüyordu. Ertesi gün, Hz. Ömer’in evinin kapısı çalındı. Gelen Muaz’dı. Yaklaştı ve “Ya Ömer! Sen haklıymışsın. Bu gece bir rüya gördüm. Sel akıyordu. Beni de içine atmışlardı, gidiyordum. Kenardan sen, elini uzattın ve beni dışarı çıkardın. Anladım ki, alınteri ile kazanmış olsam bile bu paralar beni baş aşağı götürecek. Sen haklıymışsın.” dedi.
Bir yanıt yazın