Hz. Peygamberin Adaleti

Allah Rasûlü¸ hayatın her alanında daima adaleti¸ âdil hüküm vermeyi esas almış¸ en yakınları bile olsa hükümleri/kanunları herkese eşit olarak uygulamıştır.
Hz. Peygamber, sahâbîlerine adaletli davranmalarını sık sık hatırlatmıştır. Allah Teâlâ’nın dünyada insanlara zulmedenlere âhirette azapla cevap vereceğini, hiçbir gölgenin olmadığı günde Allah Teâlâ tarafından gölgelendirileceklerden birinin de “âdil yönetici” olduğunu, adaletle davrananların Rahmân’ın yanında yüksek makamlarda bulunacaklarını, zalim yöneticilerin ise Allah Teâlâ’dan en uzak kişiler olacağını ve âdil yöneticilerin dualarının reddolunmayacağını bildirmiştir. Bu ilkeye kendisi de hayatı boyunca bağlı kalmıştır.
Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamber’in uyması gereken esaslardan bahsedilirken, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben Allah’ın indirdiği kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum” buyrularak Hz. Peygamber’in adaleti tesis etmekle görevli olduğu bildirilmektedir. Yine Efendimize hitaben bir ayette: “De ki: Rabbim bana adaleti emretti…” buyurulmaktadır. Bu ilahi emirlere muhatap olan Peygamberimiz de gerek ashabı arasında gerekse ehl-i kitap ve diğer kâfirler arasında daima adaletin uygulayıcısı olmuştur. Allah’ın ahkâmının uygulanması hususunda şu olay, buna çok iyi bir örnektir: Bir gün Mahzunoğulları kabilesinden Fatıma adında asil bir kadın hırsızlık yapmıştı. O kadını cezalandırmaması için ashaptan Hz. Üsame b. Zeyd’i Peygamberimize gönderdiler. Bu duruma çok kızan ve üzülen Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Nasıl oluyor da bazı kimseler, Allah’ın kanunu karşısında aracı olmaya kalkışıyor. Sizden öncekilerin mahvolmasının sebebi şudur: İçlerinden asil, ileri gelen birisi hırsızlık yapınca, onu serbest bırakıyor, zayıf ve fakir bir kimse hırsızlık yapınca, onu cezalandırıyorlardı. Allah’a yemin ederim ki Muhammed’in kızı Fatıma hırsızlık yapsaydı, onun da cezasını verirdim.”
İşte bu anlayış ve tavır onu dünyada en çok sevilen, en çok peşinden gidilen, en çok konuşulan insan etmiştir.
Bir diğer örnekte Allah Rasulü, en yakınları bile olsa hep adaleti esas almış; hükümleri, kanunları herkese eşit olarak uygulamıştır. Bedir Savaşında alınan esirler arasında Peygamberimiz’in amcası Hz. Abbas da vardı. Hz. Abbas’ın elleri bağlanmıştı. Esirler, fidye karşılığı serbest bırakılmaya başlanmıştı. Ensar’dan bazı kişiler Hz. Abbas’ın Allah Rasulü’nün amcası olduğunu öğrenince onun fidyeden affedilmesini istediler. Allah Rasulü ise: “Hayır, asla böyle bir şey olamaz. Onun ödemek zorunda olduğu fidyenin tek bir dirhemi dahi bağışlanamaz” buyurdular.
Peygamberimiz’in adalete verdiği önem aile içinde ve çocuklara karşı da açık ve belirgindi.
“Bir adam Hz. Peygamber ile beraber oturuyordu. Derken adamın küçük oğlu geldi. Adam onu öptü ve kucağına oturttu. Sonra adamın küçük kızı geldi. Onu da alarak yanına oturttu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: “Sen kız çocuğu ile oğlan arasında adaleti gözetmedin” buyurarak onu uyardı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir