Hz. Peygamberin Merhameti

Hz. Peygamber (s.a.v.) her konuda olduğu gibi şefkat ve merhamet konusunda da örnekti. O bu özelliğini her davranışı ile gösteriyor, toplumun bütün tabakalarına yansıtıyordu. Karakterinde aşkın bir özellik olarak yer alan şefkat ve merhamet duyguları, çocuklardan kadınlara, mağdurlardan yaşlılara, Müslümanlardan müşriklere, bitkilerden hayvanlara herkesi ve her şeyi kapsıyordu. İnsanlığın kendisini emin, müşfik, vefalı ve güzel huylu olarak tanıdığı Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hayatında şiddet asla kabul görmemiştir. O, sözlü şiddetin en küçüğü olan “öf” demeye bile geçit vermediği gibi,fiili şiddetin en küçüğüne de müsaade etmemiştir. Diş ve göz gibi vücut azalarına zarar verir endişesiyle, parmak uçlarıyla küçük taş parçalarını atmayı dahi yasaklamıştır.
O müşriklere bile kendine zarar verircesine ilgi ve şefkat göstermiştir. Hatta Yüce Allah, onun, kendisini mahveder derecede müşriklere olan üzüntüsüne karşı; “Demek sen, bu söze (Kur’an’a) inanmazlarsa, arkalarından üzülerek âdeta kendini tüketeceksin!” diyerek elçisini teselli etmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) ağır hakaretlere, sözlü ve fiili şiddete maruz kaldığı halde “Allah’ım, onların neslinden kıyamete kadar yalnızca Allah’a ibadet edip ona şirk koşmayan birilerinin çıkacağını ümit ediyorum” buyurarak onlara olan şefkatini ifade etmiştir. Zira ümmetinin cehennem azabına düşme korkusu, onu en çok düşündüren ve şefkatini en çok tahrik eden husustu.
Hz. Peygamber (s.a.v.) hayatı boyunca mümin olsun veya olmasın herkese merhamet etmiş, bir annenin evladına olan şefkatinden daha ileri bir düzeyde ümmetine şefkat göstermiştir. Müminlerin hatta bütün bir ümmetinin başına gelen sıkıntılar onu çok üzmüştür. Bunu zaman zaman ümmeti için yaptığı dualarda ve dua esnasındaki ağlamalarında görmekteyiz. Mesela o, Hz. İbrahim (a.s.)’in ve Hz. İsa (a.s.)’nın ümmeti ile ilgili bazı ayetleri okumuş sonra da ellerini kaldırarak “Allah’ım ümmetimi koru, ümmetime acı” diye dua etmiş ve ağlamış, bunun üzerine Allah, “Ümmetin konusunda seni razı edeceğiz ve asla üzmeyeceğiz” müjdesiyle teselli etmiştir.
Yanındaki askerlerini, arkadaşlarını öldüren düşmanlarını bile esir aldığı zaman zulmetmeyen bir insandı. Allah’ın aslanı dediği, kahraman dediği amcasının katilini bile bağışladı. Eline fırsat geçmesine rağmen intikamdan uzak durması, bağışlaması O’nun hoşgörüsünün ne denli geniş olduğunun bir göstergesidir.
Doğduğu toplum, insanların acımasızca katledildiği, cinsiyetlerinden dolayı eziyet gördüğü, cefa çektiği, öldürüldüğü bir toplumdu. O’nun kalkıp gördüğü buydu. Böyle bir toplumda merhametini hiçbir zaman kaybetmemiş ve yaklaşımları daima sevgi ve şefkatle olmuştur. Bir yetimin başının okşanmasını, muhtaçlara yardım etmeyi, yaşlılara sevgiyle yaklaşmayı ve onları asla ihmal etmemeyi tavsiye etmiş ve uygulamıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir